Almanya’nın iç istihbarat ünitesi olan Anayasayı Muhafaza Dairesi (BfV), 2021 yılı raporunda, Türkiye’nin Almanya’da nüfuz ve casusluk faaliyetleri yürüttüğünü belirterek, farklı müşahede ve tespitlere yer verdi.
Türkiye “ana aktörler” arasında
Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser ve BfV Lideri Thomas Haldenwang tarafından açıklanan 361 sayfalık raporda Türkiye, Rusya, Çin ve İran ile birlikte, Almanya’da casusluk ve tesir faaliyetleri yürütmeye çalışan “ana aktörler” ortasında sıralanıyor.
Basın toplantısında soruları yanıtlayan BfV Lideri Haldenwang, Türk istihbarat ve güvenlik ünitelerinin Almanya’da bilhassa Türkiye kökenlileri izleme, soruşturma yahut bu kısımlara nüfuz etme faaliyetleri yürüttüklerini söyleyerek, raporda bahse ait değerlendirmelerini detaylı bir biçimde aktardıklarına dikkat çekti.
Seçim senaryosu: “Tüm ipuçlarını takip edeceğiz”
Türkiye’de gelecek yıl yapılması öngörülen seçimler öncesinde Türk Hükümeti’nin Almanya’daki faaliyetlerini daha da artırabileceği, tansiyonun Almanya’daki Türk toplumunda tırmanabileceği istikametindeki muhtemel bir senaryoyu da gözönünden bulundurduklarını söyleyen Haldenwang, şunları kaydetti:
“Türk partnerlerimizle diyalog içerisindeyiz. 360 derece bakış açısıyla yürüttüğümüz ve Türk teşkilatlarını da izlediğimiz çalışmalarımız kapsamında ilgili tüm ipuçlarını takip edeceğiz. Gerekli adımları da atarız.”
“Almanya’ya taşınmaması için uğraş göstereceğiz”
İçişleri Bakanı Nancy Feaser ise “tüm ihtilafları olduğu üzere, bu gelişmeleri de çok yakından izliyoruz” derken, Türk muhataplarıyla gerekli görüşmelerin sürdürüldüğünü vurguladı.
Türkiye’deki ihtilaflar ve bunların Almanya’ya yansımalarını çok yakından izlediklerini söyleyen Feaser, bu mevzudaki faaliyetlerin Alman istihbaratının odağında olduğunu, çok güçlü bir biçimde izleme faaliyetleri yürütüldüğünü belirterek, “Türkiye’deki ihtilafların buraya, Almanya’ya taşınmaması için uğraş göstereceğiz” diye konuştu.
Anayasayı Muhafaza Dairesi Lideri Thomas Haldenwang ve İçişleri Bakanı Nancy FaeserFotoğraf: Wolfgang Kumm/dpa/picture alliance
“Ciddi tehdit” vurgusu
BfV’nin 2021 yılı raporunda yabancı güçlerin casusluk faaliyetlerinin giderek “çetrefil” bir nitelik kazandığı, bunların Almanya ve Alman çıkarları için “ciddi bir tehdit oluşturduğu” belirtilirken, “ilgili ülkelerden muhalif kümelerin soruşturulması ve bunların içine sızma teşebbüslerinin yalnızca kaygı iklimine yol açmadığı, tıpkı vakitte can güvenliğine de tehdit oluşturan bir nitelik taşıdığı” belirtiliyor.
MİT’in de ortalarında bulunduğu Türk istihbarat ve güvenlik ünitelerinin Türk güvenlik mimarisinin merkezi ögeleri ortasında yer aldığı belirtilen raporda, “Bunlar, Türk hükümetine, cumhurbaşkanına ve partisi AKP’ye, hükümetin siyasetlerinin uygulanması, iç güvenliğin ayakta tutulması ve siyasi karar alma süreçleri için bilgi temin edilmesi emeliyle hizmet veriyor” tarifi yapılıyor.
“Muhalifler, PKK ve Gülen yapılanması odakta”
“Almanya, Türk istihbarat ve güvenlik makamlarının casusluk faaliyetleri bakımından odağındaki ülkelerden biri olmaya devam ediyor” sözlerine yer verilen raporda, Türk istihbarat ve güvenlik kurumlarının Almanya’daki odağında muhalif bireyler ve tekrar muhalif örgütlerin bulunduğu, lakin asıl öncelikli istihbarat faaliyetlerin ise PKK ve Gülen yapılanması üzerinde olduğu kaydediliyor.
AKP’nin lobi örgütü: UID
Türkiye’nin Almanya’daki casusluk yahut tesir faaliyetlerinin gayesinde olan başka alanlar ise iktisat, siyaset, askeri ve teknoloji mevzuları ve bunların AB ve NATO’daki tesirleri olarak sıralanıyor.
BfV’nin bu yılki raporunda bir sefer daha “AKP’nin lobi örgütü” olarak nitelendirilen Milletlerarası Demokratlar Birliği’ne (UID) dikkat çekiliyor. Türk hükümeti yanlısı örgütlerin Almanya ve başka Avrupa ülkelerinde “mevcut Türk siyasetinin tanıtımını yaptıkları” vurgulanıyor.
IŞİD endişesi
Alman iç istihbaratı yayımladığı raporunda, milletlerarası ihtilafların Almanya’daki güvenliğe tesirini de mercek altına alıyor ve bu bağlamda IŞİD tehdidinin yeniliğini koruduğu vurgulanıyor.
ABD’nin kısmen de olsa Suriye ve Irak’tan çekilmesinin bölgede bir güç boşluğuna yol açtığına, IŞİD’in de bunu kendi lehine kullanmaya çalıştığına işaret edilen raporda, “IŞİD bölgedeki ihtilaflardan, Suriye’deki iç savaş ve Türkiye ile Kuzey Suriyeli Kürtler ortasındaki tansiyonlardan faydalanmaya çalışıyor” tabirlerine yer veriliyor.
BfV ayrıyeten, “IŞİD’in Avrupa’da da ataklar yoluyla gücünü kanıtlamak isteyebileceğinden yola çıkılabilir” ikazında bulunuyor.
Almanya’da BfV tarafından izlenen İslamcı örgütlere yer verilen raporda bu sene de birçok küme mercek altına alınıyor. Burada Türk Hizbullahı, ayrıyeten Ulusal Görüş Hareketi ve Furkan Cemaati ile ilgili olarak da bilgilere yer veriliyor.
Türkiye ile ilgili örgütler ve hareketler
Raporun “İslamcı olmayan yurt dışı kaynaklı radikal yapılar” alt başlığını taşıyan kısmında bu yıl da yeniden büyük ölçüde Türkiye’ye karşı faaliyet gösteren, ya da Türkiye ile ilgili olan, örgütler ile siyasi hareketler mercek altına alınıyor.
Bu başlık altında Almanya’da 1993 yılından bu yana faaliyetleri yasaklanmış olan PKK, terör örgütleri listesinde bulunan DHKP-C’nin yanısıra, Almanya’nın demokrasi için tehlike olarak gördüğü, çok milliyetçi Ülkücü Hareketi de inceleniyor.
BfV raporunda bu örgütlerin, mensuplarının geldiği ülkede büyük siyasi değişim hedefledikleri, bunun için de sıkça şiddet yahut teröre başvurdukları, bu nedenle de ihtilafları Almanya’ya taşıyarak, Alman iç güvenliğine de tehdit oluşturabildikleri kaydediliyor.
Bu örgüt ve yapıların, Almanya’yı inançlı bir çekilme alanı olarak gördükleri, faaliyet gösterdikleri ülkelere organize yapıları buradan propaganda, mali kaynak ve yeni savaşçılar yoluyla desteklemeye çabaladıklarına da dikkat çekiliyor.
Raporda, “Almanya’nın iç güvenliği açısından PKK, DHKP-C ve Ülkücü Hareketi’nin üzerine eğilmek ehemmiyet taşıyor” denilirken bunun nedenleri şöyle sıralanıyor:
“PKK, Türkiye’nin güneydoğusundaki Kürt yerleşim yerleri, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’taki şiddet aksiyonları nedeniyle; DHKP-C, Türkiye’de açıkça silahlı çabayı savunması nedeniyle; Ülkücü Hareketi de kanunlar önünde herkesin eşit olması gerektiği unsurunu ısrarla, bazen de agresif bir formda reddetmesi nedeniyle… Üstelik Türk çok sağcılarda, aşırılık yanlısı Filistinlilerde olduğu üzere, açık bir antisemitizm gözlemleniyor.”
Suç oranlarında artış
Alman iç istihbaratı, 2021 yılında yurtdışı kaynaklı radikal örgütler tarafından toplam 776 cürüm ve şiddet aksiyonu gerçekleştirildiği bilgisini paylaşırken, bunun bir evvelki yıla kıyasla yüzde 17,4 oranında bir artışa tekabül ettiğine, bu artışın yüzde 46,8’inin de şiddet aksiyonu hatalarında olduğuna dikkat çekiyor.
PKK 2021’de daha fazla para topladı
Raporda, Almanya’da 1993 yılında yasaklanan, 2002 yılından bu yana da AB terör örgütleri listesinde yer aldığı hatırlatılan PKK’nın Almanya’da ana faaliyet alanları, “örgüte lojistik ve mali dayanak sağlanması, yeni üye kazanma ve propaganda emelli miting ve aktiflik düzenleme” olarak sıralanıyor.
Örgütün mali yapısı hakkında paylaşılan şu bilgi dikkat çekiyor:
“PKK, 2021 yılında bağış kampanyası ile yalnızca Almanya’da iddiası olarak 16 milyon 700 bin euro toplayarak bir yıl öncesi toplayabildiği paranın üstünde bağış aldı. Avrupa genelinde topladığı ölçünün 30 milyon euroyu aştığı kestirim ediliyor.”
“PKK bir milletlerarası terör örgütü”
Raporun açıklandığı basın toplantısında Almanya’nın PKK ile ilgili tavrına ait soruyu yanıtlayan BfV Lideri Haldenwang, “PKK, Almanya’da da gayret edilen, milletlerarası bir terör örgütüdür” dedi.
PKK’nın Almanya’da para topladığını, siyasi nüfuzda bulunmaya çalıştığını vurgulayan Haldenwang, “Toplanan paralar, Türkiye’de terörün finansmanında kullanılıyor” diye konuştu.
Alman İçişleri Bakanı Feaser da, “PKK, bizde milletlerarası bir terör örgütüdür ve bu uğraş de sürdürülecektir” dedi.
BfV raporunda PKK’nın Almanya’da, “Kürt halkının tek temsilcisi olma iddiası” ile propaganda faaliyetleri yürüttüğü vurgulanırken, lobi faaliyetlerinin maksadında de “PKK’ya yasağın kaldırılması” olduğu vurgulanıyor.
“Şiddet, PKK ideolojisinde seçenek olmayı sürdürüyor”
Türkiye, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de son yıllarda yaşanan gelişmelerin, Almanya iç güvenliği için de risk oluşturduğuna, Almanya’da PKK üyeleri ile polis, Türk milliyetçileri ve Türk çok sağcılar ortasında yaşanan tansiyonların “ölüme yol açabilecek olmasının dışlanamayacağı”, Almanya’daki Türk amaçlarına militan aksiyonların yapılması tehdidinin de sürdüğü kaydediliyor.
BfV raporunda, “Avrupa’da barışçıl etkinlikler ve faaliyetler ön planda dursa da şiddet, PKK ideolojisinde stratejik bir seçenek olmaya devam ediyor” tabirleri yer alıyor.
PKK’nın “Komalên Ciwan/Tevgera Ciwanên Şoreşger (TCŞ)” isimli gençlik örgütü hakkında detaylı bilgilerin aktarıldığı raporda, “Kürt yerleşim bölgelerindeki silahlı uğraş yürütmeleri için gençleri topluyorlar ve bazen de Almanya’daki Türk devlet kurumları temsilcilikleri ya da Türk çok sağcılara karşı militan hareketler ya da kabahat teşkil eden hareketler yapıyorlar” deniliyor.
Haziran 2013’den bu yana Almanya’dan 295 kişinin PKK için Kürt yerleşim bölgelerinde savaşmak için gittikleri, 30 kişinin bu bölgelerde öldükleri, 150 kişinin de geri döndükleri aktarılıyor.
Bu ortada Alman iç istihbarat örgütü BfV’nin raporunda, Almanya’daki radikal solcuların, “Kürdistan Dayanışması” kapsamında, Kürt özerklik faaliyetleri yürütenler ve bilhassa de PKK ile dayanışma içinde oldukları da aktarılıyor.
Fotoğraf: Imago/M. Trammer
Ülkücü Hareketi yasaklanacak mı?
Alman iç istihbaratının, Ülkücü Hareketi, ideolojik kökenleri, Bozkurt işareti hakkında detaylı tespit ve değerlendirmelerine yer verdiği kısım de dikkat çekiyor.
Basın toplantısında Alman İçişleri Bakanı Feaser’a Ülkücü Haraketi ile ilgili bir yasaklama kararı alınıp alınmayacağı soruldu.
Almanya’da Ülkücü Hareketi’nin yaklaşık 11 bin taraftarı bulunduğunu söyleyen Feaser, bu topluluğun homojen olmadığını, mensuplarının tıpkı biçimde değerlendirilemeyeceğini vurgulamakla birlikte, “Ama yasaklama kararları hakkında öncesinde konuşmuyor olmamızı anlayışla karşılamanızı rica ediyorum” dedi.
BfV raporunda Davacıların, Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu (ADÜTDF), Avrupa Türk İslam Dernekleri Birliği (ATİB) ve Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu (ANF) üzere yapıların çatışı altında örgütlendikleri, yaklaşık 1600 kişinin de ya küçük yapılarda, ya da örgütlü olmayan hareketlerde yer aldıkları aktarılıyor.
Abdullah Çatlı da BfV raporunda
En büyük yapının, 7 bin üyeli ADÜTDF olduğu, hukuka uygun, ölçülü bir manzara sergilemeye ihtimam gösterdiği belirtilirken, “Gerçekte, MHP’nin ruhuna uygun milliyetçi bir çok sağ ideolojinin savunucusu” deniliyor.
Bu yapının dünya görüşünün Anayasa’nın eşitlik prensibini ihlal ettiği, Türk kökenlilerin Alman toplumuna ahengini da olumsuz etkilediği savunuluyor. ADÜTDF’ye dayanak verenlerin düşman üzere gördükleri ortasında, PKK ve genel olarak Kürtlerin yanı sıra Museviler ile Ermenilerin de olabildiği raporda aktarılıyor.
Raporda şu görüşlere de yer veriliyor: “ADÜTDF, ırkçı milliyetçi ve birebir vakitte antisemitist müellif ve tarihçi Nihat Atsız’ın yazılarının yayılması sağlıyor. Turancı fikirlerin savunucusu olan, Türk yeraltı dünyasının işverenlerinden Abdullah Çatlı yüceltiliyor.”
