Kılıçdaroğlu: “Artık Bilmek Zorundayım. Siz Gerçekten Benimle Birlikte Misiniz?

Haber: TAMER ARDA ERŞİN / Kamera: KEMAL SEVİNDİRİCİ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir’de CHP’nin TBMM Grubu Çalışma ve Değerlendirme …

Kılıçdaroğlu: “Artık Bilmek Zorundayım. Siz Gerçekten Benimle Birlikte Misiniz?
Son Güncelleme: Whatsapp

Haber: TAMER ARDA ERŞİN / Kamera: KEMAL SEVİNDİRİCİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir’de CHP’nin TBMM Grubu Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı’nda; “Hiçbir şey beni inandığım yoldan geri çeviremez. Artık bilmek zorundayım. Siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor. Bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de görüyorum. Ama artık karar verin. Bu halk düşmanlarını beraber yenecek miyiz, yenmeyecek miyiz? Benimleyseniz, benimle olduğunuzu da artık hissetmek istiyorum” dedi. ‘128 milyar dolar nerede?’ sorusunu anımsatan Kılıçdaroğlu, “Yılbaşından bu yana 75 milyar dolar daha buharlaştı. Artık sormamız gereken soru 203 milyar dolar nerede, kimlere verildi? Kimlere arka kapıdan satıldı?” diye konuştu.

CHP’nin İzmir Seferihisar’da iki gün sürece; CHP’nin TBMM Grubu 27. Dönem 5. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı, bugün başladı.

Toplantı; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in açılış konuşmaları ile başladı. Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, şu değerlendirmeleri yaptı:

“DERİN BİR YOKSULLUK VAR, AMA UMUTSUZLUK YOKTUR: Sayın Soyer konuşurken, derin bir umutsuzluktan söz etti. Bütün arkadaşlarımın, şundan emin olmasını isterim. Bizim kitabımızda umutsuzluğa yer yoktur. Biz, umudu büyütmek zorundayız. Derin bir yoksulluk var, ama umutsuzluk yoktur. En zor koşullarda Türkiye‘yi aydınlığa çıkaran bir gelenekten, bir partinin üyesi olmaktan onur duyduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Biz umudu büyütmek, yeşertmek; hiç kimsenin karamsarlığa kapılmayacağı bir ortamı yaratmak, bunun mücadelesini vermek zorundayız.

BU ÜLKENİN İNSANI KIŞKIRTMALARA KAPI ARALAMAYACAKTIR: Salı günü, Elazığ’daydık. Orada toplantımızı, Grup Toplantısı’nı yaptık. Ama bir gün önce bütün billboardlarda halkı tahrik eden, tahrik etmeye çalışan afişler asılmıştı. Kaldırılmasıyla ilgili milletvekili arkadaşlarımız; yapılanın doğru olmadığını, bir şekli ile belli çevrelere duyurmaya çalıştılar. Haberi aldığımda ‘Sakın dokunmayın, aynen kalsın’ dedim. Gidip o afişlerden birisinin önünde bir fotoğraf verdim. Çünkü bu ülkenin insanına ben güveniyorum. Bu ülkenin insanı kışkırtmalara, tahriklere asla ve asla kapı aralamayacaktır. Bunun da farkındaydım. Elazığ, bu gerçeği bize gösterdi. Elazığ bütün o tahriklere rağmen kucağını açtı, bizi kucakladı. Oturduk sohbet ettik. Cadde ve sokaklarında milletvekili arkadaşlarım gezdiler. İzmir’den bütün Elazığlı hemşerilerime CHP’nin ve üyelerinin selamlarını, saygılarını gönderiyorum. Onlara yürekten teşekkür ediyorum.

CUMHUR İTTİFAKI’NI KİMLERİN OLUŞTURDUĞUNU DA ARTIK BİLİN: Bunu yapanlar kim? Afişleri basan kişi söylüyor. ‘Cumhur İttifakı’nı oluşturan siyasi partilerin talebiyle şirketimiz tarafından yapılmıştır’ diyor. Cumhur İttifakı’nı kimlerin oluşturduğunu da artık bilin. Bir insan karalamaya kalkarsa, bir insan halkı tahrik etmeye kalkarsa; ‘Artık ben ülkeyi yönetemiyorum’ noktasına gelmiş demektir. Bugün Türkiye‘nin yönetilmediğini gayet iyi biliyoruz. Sadece ben değil, bir siyasetçi olarak ben değil; esnaftan tutun, ev kadınına kadar, çiftçisinden sanayicisine kadar; turizmcisinden tutun taksi şoförüne kadar artık bunların ülkeyi yönetemedikleri gerçeğini bütün ayrıntıları ile görüyorlar.

ARTIK SORMAMIZ GEREKEN SORU, 203 MİLYAR DOLAR NEREDE?: Türkiye‘yi yönetemiyorlar. Türk lirasının erdiğini hep beraber biliyor ve görüyoruz. Türkiye‘de tasarruf mevduatının yüzde 60’lara ulaşan oranda yabancı paraya dayandığının da farkındayız. Hepimiz biliyoruz bu rakamları. Merkez Bankası’nın banka olmaktan çıktığınız, Merkez Bankası’nın başka işlerle uğraştığını; TBMM tarafından verilen Merkez Bankası’na verilen görevin Merkez Bankası tarafından yerine getirilmediğinin de farkındayız. Hayat pahalılığını biliyoruz. Hatırlarsanız, biz ‘128 milyar dolar nerede’ diye afişler asmıştık. Bu konuda geniş kitlelerin dikkatini çekmeye çalışmıştık. 128 milyar dolar buharlaştı, ama yılbaşından bu yana 75 milyar dolar daha buharlaştı. Artık sormamız gereken soru 203 milyar dolar nerede, kimlere verildi? Kimlere arka kapıdan satıldı? Merkez Bankası neden bu süreçte devre dışı bırakıldı? Bunun sorulması lazım.

BU MİLLET YAŞADIĞI HER ŞEYİN FARKINDADIR: Bütün bunları yaptılar, fiyatlar düştü mü? Düşmedi. Enflasyon indi mi? İnmedi. Bütçe açığı kapandı mı? Bütçe açığı kapanmadı. Dış ticaret açığı kapandı mı? Kapanmadı. Şunu herkesin bilmesi lazım. İktidar sahiplerinin de bilmesi lazım. Kurt geçirdiği kışı bilir, ama yaşadığı ayazı unutmaz. Bu millet yaşadığı her şeyin farkındadır. Bizler de bunun farkındayız. Bilinmeyenlere ışık tutuyoruz. Geniş kitlelerin onu bilmesini istiyor ve çaba harcıyoruz. O çerçevede bütün arkadaşlarımla beraber çalışacağız, çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

250 MİLYAR LİRA FAİZE GİTTİ: ‘

BAKIN BAKALIM YÜZDE 12 FAİZLE VERİYORLAR MI?:

BU İKTİDAR KİME HİZMET EDİYOR, DÜŞÜNECEKSİN: Esnaf kardeşim, sen de düşüneceksin. Çiftçi kardeşim sen de düşüneceksin. Emekli kardeşim, sen de düşüneceksin. Sanayici kardeşim, sen de düşüneceksin. Bu iktidar kime hizmet ediyor, düşüneceksin. Bu tabloyu kesinlikle değiştireceğiz. Kimsenin umutsuzluğa kapılmaya hakkı yoktur. O nedenli diyorum bize katılın, bize. Beraber değiştireceğiz. Bu ülkeye aydınlığı getireceğiz. Her kuruşun hesabını kendi halkına vermeyen siyasal iktidarın bu ülkeye getireceği bir yarar yoktur. Siyasetçi halkına güven vermek istiyorsa bunun bilinen tek koşulu vardır. Halkın ödediği vergilerin her kuruşunu nereye harcadığının hesabını millete vermektir. Millete vermiyorsa onun hedefi, amacı başkadır. Bir avuç azınlığa çalışıyor demektir. Verdiğim rakamlar onu gayet açık ve net gösteriyor.

DİNİ KULLANARAK BİR AVUÇ AZINLIĞA MİLYARLARCA LİRAYI AKTARIYOR: Var olan iktidar; faiz ayaklarına yatıp, din soslu, dini kullanarak bir avuç azınlığa milyarlarca lirayı aktarıyor. Dini kullanarak yapıyorlar. Herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygılıyız. Ama millete yalan söylemek bizim kitabımızda yoktur. Biz Allah nasip eder iktidar olduğumuzda, herkes görecek. Herkes görecek; sadece Türkiye değil, bütün dünya görecek. Demokrasinin ne olduğunu, saydam devletin ne olduğunu, halka hesap vermenin ne olduğunu, dürüst çalışmanın ne olduğunu, devlette liyakat ve adaletin nasıl olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz. Bizim kararlılığımız budur.

BU MUDUR DEVLET YÖNETİMİ?: Alın teri dökene, çiftçiye, sabahın köründe tarlaya gidene ne veriyorlar? 85 milyon insanın karnının doyması için çiftçiyi toprağa küstürmeyeceksiniz. Küstürürseniz ekmez. Ne olacak, dışarıdan getireceğiz. Elin parası ile elin ürününü getireceğiz. Borcunu da 85 milyon insanın sırtına yıkacağız. Bu mudur, devlet yönetimi. Bu değildir. Devlet yönetimi böyle olamaz.

ÜRETTİRMİYORSUN, ELİNİ KOLUNU BAĞLIYORSUN?: Pamuk ve şeker pancarı. Fiyatlar hala belirlenmiş değil. 34 yıl sonra bu ülkenin şeker ithal ettiğini hiçbir AK Parti ve MHP’ye oy veren kardeşimin unutmaması lazım. Bu nasıl bir milliyetçilik, devlet yönetimi anlayışıdır. Toprağımız, şeker fabrikalarımız, üreten çiftçilerimiz var. Ürettirmiyorsun. Elini, kolunu bağlıyorsun. Dışarından şeker getiriyorsun. Kim getiriyor şekerleri? Senin yandaşların getiriyor. Bu millete sözüm var, bu milleti soyanlardan bunun ahını almak benim boynumun borcudur. Herkes bunu bilmek zorundadır. Dünyada bir numarayız fındıkta, fındığı bir İtalyan firmasına teslim ettiler. Akıl alacak şey değil. Bunların tamamını düzelteceğiz.

FABRİKALARINIZA ÇÖKEBİLİRLER: Elazığ’da ‘çökme vergisinden’ söz etmiştim. Çökme vergisi şu: Siyasal iktidar yani saray iktidarı diyor ki: ‘Arkadaş fabrikasına, fabrikasının çatısına güneş enerjisi kursun. ‘Kurun, elektrik elde edin. Fabrikada kullanın. Artan elektriğinizi de ben alacağım. Söz veriyorum. Sonra zaman geçiyor. ‘Güzel, yaptınız. Elektriği elde ediyorsunuz. Fabrikanızda kullanıyorsunuz. Artan elektriği bana satacaksınız. Şimdi ben bunu para ile almayacağım. Bana mecburen vereceksiniz. Ben de size para vermeyeceğim’ diyor. Bu çökme vergisidir. Sanayicinin elektriğine çökmektir bu. Böyle bir rezalet dünyanın hiçbir demokrasisinde yaşanmaz. Ne demek, ben senden zorla alacağım. Yani zapt edeceğim, vermezsen cezalandıracağım diyor. Bunu asla ve asla kabul etmiyoruz. O sanayici arkadaşlarım da düne kadar alkışladıkları AK Parti’yi unutmasınlar. ‘Türkiye’ye büyük ufaklar açtı’ diye zaman zaman konuşanlar da unutmasınlar. Ne zaman ki onların elektriğine çöktüler, şimdi zaman uyanmaya başladılar. Şimdilik elektriğinize çöktüler, yarın fabrikalarınıza da çökebilirler. Hiç kimse bunu unutmasın. Ama bir şeyden de emin olsunlar. Halkın desteği ile iktidar olduğumuzda sanayicinin hangi partiye ilgi duyup duymadığına bakılmaksızın kim üretiyor, çalışıyor, ihracat yapıyorsa, kim ülkesine gelir kazandırıyorsa bizim başımızın üstünde yeri olacaktır. Onlar gibi ayrımcılık yapamayacağız.

147 BİN ÇOCUK DESTEK ALMAK ZORUNDA: Türkiye’nin geldiği nokta…. Aile yanında destek verilen çocuk sayısı. Fakir aileler, çocukları başka bir yerde bakılıyor. Bunlara destek veriliyor. 2011’de bu rakam 34 bin 982’ydi. Koruma altına alınmadan aile yanında destek verilen çocuk sayısı. 2017’de 34 bin rakamı 104 bin 729’a çıktı. 2022 Temmuz’unda bu rakam 147 bini aştı arkadaşlar. Türkiye büyüyor, gelişiyor diyorlar ya. ‘Türkiye büyüyor, Türkiye’de yoksulluğu bitirdik’ diyorlar ya. 147 bin çocuğa aile yanında destek verilen bir sürecin içine girdik. Bu tablo böyle devam ederse bu rakam her yıl artacak. Bizim üzerimize çok büyük görevler düşüyor. CHP olarak tarihi bir sorumluluğu bilmek ve o sorumluluğun gereğini yerine getirmek zorundayız. Beraber, birlikte çalışmak zorundayız. Toplumun bütün dokularına hitap etmek zorundayız. ‘Sizden-bizden’ ayrımı yapmadan toplumun her kesimini kucaklamak zorundayız.

DEVLET MEMURLARI SARAYIN KÖLESİ DEĞİLDİR: Öyle bir noktaya geldiler ki… AK Partili ve MHP’li milletvekilleri il, ilçe, kadın kolları, gençlik kolları başkanları halkın arasına giremeyecek noktaya geldiler. Diyorlar ya, halka gideceğiz. Buyurun gidin bakalım. Dert dinleyin. Gidemiyorlar, dert dinleyemiyorlar. Çünkü onların hiçbirisinin yetkisi yok ve yeni bir şey söyleyemiyorlar. İradelerini bir kişinin iradesine bağlayan, yani iradelerini saraya bağlayan bir siyasal iktidarın geleceği yoktur. Devletin geleceği bir kişinin iradesine bağlanamaz. Erdoğan bunu görüyor ve fark ediyor. Erdoğan şimdi il başkanlarının, ilçe başkanlarının, kadın kollarının, milletvekillerinin yapamadığı işi devlet memurlarına yaptırmak istiyor. Devlet memurlarına diyor ki, okuyayım; ‘Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’mızın çalışanları, sizleri hanelerinizde ziyaret ederek, bir bardak soğuk suyunuzu, bir demli çayınızı içecek. Kah derdinizi dinleyecek, kah sohbetinize eşlik edecek.’ Hani senin milletvekillerin gidiyordu, il başkanların gidiyordu. Gidemiyor. Hani senin kadın kolların gidecekti. Evlere girecekti. Giremiyor. Ne yapıyorlar, şimdi devlet memurlarını görevlendiriyorlar. Siz gidin anlatın diye. Devlet memurları sarayın kölesi değildir. Devletin memurlarıdır ve bunun gereğini yapmak zorundadırlar.

SARAYIN MEMURU DEĞİLSİNİZ: Devlet memuru arkadaşlarıma da seslenmek isterim. Siz sarayın, siyasi partinin memuru değilsiniz. Siz onurlu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin memurlarısınız. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabisiniz. Saray memurları, savcıları, hakimleri ayrı; ama onurlu Türkiye Cumhuriyeti devletinin memurları, savcıları ve hakimleri ayrı. İkisini birbirinden ayırıyoruz. Öbürlerinin, yani saraya koşulsuz biat edenlerin ne olacağını ileride tarih yazacak. Biz hangi görüşten olursa olsun devletin yanında duran, devletin saygınlığını koruyan bütün memurları baş tacı yapacağız. Bundan bütün memur arkadaşlarımın bilgi sahibi olmasını isterim.

AKRABALARINIZLA BERABER KATILACAKSINIZ: Çok sorun var, biliyoruz. Her gittiğimiz yere; eve, tarlaya, esnaf dükkanı, kahvehaneyi ziyaret ediyorsak, onlara diyeceğiz ki, hiç meraklanmayın. Atama bekleyen öğretmenler, bizi bekleyin diyeceğiz. Ama bize katılacaksınız, sorununuzun çözülmesi için. Atama bekleyen sağlıkçılar, bizi bekleyeceksiniz. Ama bize katılacaksınız. Beraber düzelteceğiz. Atama bekleyen engelliler, boş kadro var engellilerin atama yapılmıyor. Bizi bekleyeceksiniz. Bize katılacaksınız. Beraber çözeceğiz diyeceğiz. Kadro bekleyen taşeron işçileri 150 binin üstünde. Bize katılacaksınız. Biz bekleyeceksiniz, beraber çözeceğiz bu sorunu. Hak kaybına uğrayan veteriner hekimler, sizler de bize katılacaksınız. Sizin de hakkınızı biz teslim edeceğiz. Sözleşmeli, ücretli öğretmenler tıpkı kadrolu öğretmenler gibi aynı haklara sahip olacaksınız. Onun için bize katılacak ve destek vereceksiniz. Sadece siz değil ailelerinizle beraber, akrabalarınız ile beraber katılacaksınız. Biz bu sorunu çözeceğiz. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki hocalar ve öğrenciler. Sizler de katılacaksınız, yanımızda duracaksınız. Boğaziçi Üniversitesi’ni de bütün üniversiteleri de gerçekten özgür ve özerk kılacağız. Herkes bundan emin olsun.

HERKESİ EZEN SİSTEME DİRENMEK ZORUNDAYIZ: Bazen çok fazla bir şey söylemeye gerek yok. Aslında hepimiz biliyoruz. Sokaktaki vatandaşımız da biliyor. Herkesi ezen sisteme bir şekilde direnmek zorundayız. Beraber direnmek zorundayız. Zorundayız ki bizden sonra geleceklere güzel bir Türkiye bırakabilelim. Karşımızda bu ülkenin insanın geleceğini, ahlakını, adaletini yok etmeye çalışan bir saray iktidarı var. Bu saray iktidarı artık memlekete verecek bir şeyi olmadığını da gayet iyi biliyor. Oligarkları, beslemeleri, yandaşları, havuz medyası ile çalışıyor. Onlar milyar dolarlar kazanıyorlar. O; bütün bunları maddi güçle yapmaya çalışsın, biz cesaret ile çalışıp yolumuza devam edeceğiz. Bu tabloyu ülkemiz, evlatlarımız, ülkemizin saygınlığı için…

HALK DÜŞMANLARINI BİRLİKTE YENECEĞİZ: Bakınız ben; sürekli yürümeye ve ilerlemeye kararlıyım. ve hiçbir şey beni inandığım yoldan geri çeviremez. Bu ülkeyi seven insanların gerçek vatanseverlerin umutları ve duaları her yerde bizimle birlikte yürüyor. Buna inanın. ve yine buna inanın; bu mücadelede halk düşmanlarını birlikte yeneceğiz. Özgürlük, doğruluk, adalete susamış halkımıza kurtuluşu beraber getireceğiz. Ama şunu da artık bilmek zorundayım. Siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor. Bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de görüyorum. Ama artık karar verin. Bu halk düşmanlarını beraber yenecek miyiz, yenmeyecek miyiz? Benimleyseniz, benimle olduğunuzu da artık hissetmek istiyorum. Sırtımı size yaslayacağımı bilmek istiyorum.

KÜÇÜK YATIRIMCIYI SOYANLARI İSİM İSİM BİLİYORUM:

Kaynak: ANKA / Güncel
Bu haber ANKA tarafından hazırlanmış olup habere Haberler.com tarafından hiçbir editöryal müdahalede bulunulmamıştır. ANKA tarafından hazırlanan bütün haberler sitemizde hazırlandığı şekliyle otomatik servis edilmektedir. Bu nedenle haberin hukuki muhatabı ANKA kurumudur.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.